HASAN CANERİK
Tunceli’de her hangi bir çay bahçesinde veya kahvede zaman geçiren yaşlıların yaptığı sohbetlerden çoğunun bıyık şekli, isim, kolye, dövme ve söylentilere dayandırılan insan tanıma teknikleriyle ilgili olduğu söylenebilir. Siyaset ve sanat dünyasının tanınmış isimlerinden hangilerinin ‘biz’den olduğunu anlamanın anahtarı bıyık, sakal, isim vb. olmaktadır. Hasan, Hüseyin, Ali, Pirali, Binali, Nurali bu yönüyle şanslı isimler. Ömer, Osman, Bekir için aynı şeyi söylemek pek de kolay değil.
Ero, ma o Cemali de Alevidir ha, benzeri sözleri çok duyarsınız. Bunlar, rahatsız edici türden ifadeler olarak görülmez. Her ne kadar kendisinden olanları arama ve bulma heyecanı hiç tükenmese de Tuncelililer, yetmiş iki millete bir nazar ile bakar. Kentte kısa bir süre de olsa yaşamış olanlar bunu bilir.
22. Genelkurmay Başkanımız İsmail Hakkı Karadayı’nın, Dersim sürgünü bir Pülümürlü olduğu iddiasının vefatından hemen sonra yeniden gündeme getirilmesinin, kentteki insan tanıma teknikleriyle örtüştüğü söylenemez. İddia sahibi, FETÖ tutuklusu Mehmet Baransu! Mehmet Baransu’nun 21 Ocak 2013 tarihli yazısı, yaşlılarımızın yaptığı sohbetler kadar masum mu? Yalan haberlerden sicilli bir kalemin masum olmadığı tahmin edilebilir. İşin ilginç tarafı Baransu’nun, Tuncelili bir öğretmeni tanık göstermesidir. Baransu, Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın, Dersim sürgünü Pülümürlü Karadayı ailesinin bireyi olduğuna ilişkin iddiasını Tuncelili öğretmen Mehmet Yürek’in telefon ve e-posta mesajına dayandırarak güçlendirmiş oluyor!
Mehmet Yürek, Mehmet Baransu’nun, İsmail Hakkı Karadayı’nın kökeni ile ilgili yazısını okur okumaz telefona sarılıyor, ardından e-posta iletisi gönderiyor. Baransu, İsmail Hakkı Karadayı’nın ailesinin, Dersim kökenli katliam mağduru bir Alevi olduğunu, Çankırı’ya yerleştikten sonra kendini gizleyerek Sünnileştiğini ya da öyle gözüktüğünü yazıyor. Bu sırada Tuncelili gazeteci-öğretmen- Mehmet Yürek, Baransu’yatelefon ederek kırk yıllık sırrını açıklıyor!
Kırk yıllık sır, e-posta iletisiyle, Baransu’yla paylaşılıyor!
“Sevgili Baransu kardeşim. Köşende yazdığın bilgi doğru. İsmail Hakkı Karadayı, köken olarak bir Dersim Alevi’sidir. Kemalist İttihat-Terakki rejimi, Dersim’de yalnız fiziki soykırım yapmadı. Kalanları da din, dil, kültürel soykırıma tabi tutarak, kimliksizleştirdi. Kişiliksizleştirerek cellatlarının âşıkları olarak düzene entegre etti.”
Yürek, kırk yıl boyunca sakladığı sırrın kaynağını da açıklıyor! Çok önemli sırrı, kendisiyle, açıklamanın yapıldığı tarihten tam yedi yıl önce sonsuzluğa uğurlanan Atatürkçü Cumhuriyet Savcısı İsmet Kemal Karadayı’nın paylaştığını öne sürüyor!
Mehmet Yürek, 1980 öncesinde Şile’de görev yaparken Şile Cumhuriyet Savcısı Pülümürlü İsmet Kemal Karadayı’yla tanıştığını belirtiyor! Savcı, Kadıköy’e atanınca makamında ziyaret ediyor. Makam odasına girdiğinde Karadayı’nın dışarı çıkmak üzere olduğunu görüyor.
Savcı, hesapta olmayan genç ziyaretçisini yanına alarak bir askeri birliğe, karavana yemeğe götürüyor!
Genç öğretmen önce nazlanıyor. Askerleri sevmediğini, öğlen yemeği parası yoksa Karadayı’ya yemek ısmarlayabileceğini ifade ediyor! İsmet Kemal Karadayı, itiraz etmemesini, ama gördüklerini de kimseye söylememesini istiyor! Deneyimli Cumhuriyet Savcısı, askerliğini bile yapmamış, henüz yirmili yaşlardaki öğretmenle çok önemli bir sırrı paylaşıyor! Kapıda aracın yanında duran askerler topuk selamı vererek (!) onlara kapıyı açıyor. Yemekte ziyarete gittikleri kişinin önünde İsmail Hakkı Karadayı ismini görünce İsmet Kemal Karadayı’ya bakarak kaş göz işareti yapıyor. O da masanın altından ayağına vurarak sus işareti yapıyor. Komutanı merak ediyor. Savcı, komutanın, amcasının oğlu olduğunu, Pülümür katliamı sırasında Çankırı’ya yerleştiğini ve kendisini gizlediğini anlatıyor! TÖBDER tarafından yılın hukukçusu ödülüyle ödüllendirilince kendisini arayıp bulduğunu anlatıyor. Öğretmen, bunları kimseye anlatmaması gerektiği konusunda tembihleniyor! Öğretmen, çok sevdiği abisi İsmet Kemal Karadayı’ya verdiği sözü tutamıyor ve ölümünün üzerinden yedi koca yıl geçmesini bekledikten sonra gazeteci Mehmet Baransu’ya konuşuyor!
Gazeteci Mehmet Yürek, Türkiye’nin 22. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ile ilgili edindiği çok önemli bilgiyi, Aksiyon dergisinde yetişen, Taraf gazetesi yazarı, adaşı Mehmet Baransu aracılığı ile kamuoyuna duyuruyor!
Niçin?
Mehmet Yürek’in, ülkeyi yakından ilgilendiren önemli bir bilgiyi doğrudan kaleme almak yerine, FETÖ yayın organlarında kara propaganda yürüten Mehmet Baransu’yla niçin paylaştığı sorusuna yanıt vermesi bekleniyor.
Mehmet Yürek, Şile’de görev yapmış mı? Değerli hemşehrimiz İsmet Kemal Karadayı’yla tanışmış mı? Gerçekten böyle bir olay yaşanmış mı? Bu olayı anlattığı dönemde İsmet Kemal Karadayı hayatta olmadığı için iddiayı birinci elden yalanlama olanağı söz konuş olmamıştır. Ne var ki, Mehmet Yürek’in anlattıklarının gerçek mi yoksa belli amaçlarla üretilmiş kurgu mu olduğu rahatlıkla değerlendirilebilir.
Şile’de görev yapan edebiyat tutkunu Cumhuriyet Savcısı’ndan haberdar olmak, son derece olağan. Bu, Mehmet Yürek’in anlattıklarını doğrulama konusunda hiçbir anlam ifade etmiyor. Yürek’in ifadeleri gerçeği yansıtmaktan uzak görünüyor. Mehmet Yürek, kamuoyunu, FETÖ’nün yürüttüğü 28 Şubat operasyonuna ikna etmek için masa başında haber üreten Baransu ve ‘ekibi’nden bağımsız davranmış olabilir mi? FETÖ’nün terör estirdiği koşullar göz önünde bulundurulduğunda bu soruya olumlu yanıt vermek güçleşiyor. ‘Dersimli Karadayı’ yalanının, TSK’ya kurulan kumpasın bir parçası olduğu kesin. Baransu, kumpasın basın ayağını oluşturuyor. Peki, Mehmet Yürek? Burada aydınlatılması gereken asıl nokta, ‘Dersimli öğretmen’in oynadığı roldür. Pülümürlü Cumhuriyet Savcısı İsmet Kemal Karadayı ile 22. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın amca çocukları olduğuna ilişkin üretilen yalan haberin sıradan bir olay olmadığı ortada.
KARADAYI GERÇEĞİ VE YALANLAR
Mehmet Yürek’in anlatımıyla, 22. Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve İsmet Kemal Karadayı hedef alınıyor. Yürek’in özensiz diliyle saygı sınırları zorlanıyor. Kabul edilemez nitelikteki tutum ve davranışlarla İsmail Hakkı Karadayı ile birlikte İsmet Kemal Karadayı da yıpratılıyor.
İsmet Kemal Karadayı, Atatürk ilke ve devrimlerine yürekten bağlı aydınlarımızdan. Mehmet Yürek, Atatürk’ü, fiziki ve kültürel soykırım yapmakla suçlayan, Atatürk’e hakaretten hüküm giymiş bir isim. İsmet Kemal Karadayı’nın, adı geçen kişiyle, iddia edildiği türden bir ilişki içinde bulunması mümkün görünmüyor.
Yürek, İsmet Kemal Karadayı’nın kendisine 1975 yılında TÖBDER’den ödül aldığını söylediğini öne sürüyor. İsmet Kemal Karadayı, TÖBDER’den ödül almamıştır. Karadayı, Türk Hukuk Kurumu tarafından Yılın Hukukçusu ödülüyle ödüllendirilmiştir. Yılın Hukukçusu ödülü, 1975’te değil, 1969 yılında verilmiştir. Bu iddia, FETÖ’nün hesap vermeyeceğine güvenerek ortaya attığı kanıtsız ve dayanaksız çeşitli iftira ve yalanlardan farksızdır.
İsmet Kemal Karadayı’nın dedesi Komiser Abbas Necati Efendi, Erzurum Kongresi’ne Pülümür adına katılmış, emekli oluncaya kadar devlet görevinde bulunmuştur. Erzurum Kongresi’ne katılan emekli bir komiserin veya çocuklarının devlete karşı başkaldırı içinde olmaları, devletin de onları katledip sürmesi akla ve mantığa aykırıdır.
İsmet Kemal Karadayı, 1927 yılında Pülümür Cumhuriyet Mahallesi’nde doğmuş, üniversite öğrenimi için Ankara’ya gidinceye kadar Pülümür-Erzincan ve Erzurum (1947 yılında Erzurum Lisesinden mezun oluyor) üçgeninde yaşamını sürdürmüş. Erzincan ve Erzurum’da bulunmasının nedeni, babasının Özel İdaredeki görevidir. O dönemde katliama uğramış bir ailenin bireyinin yine o bölgede ve yakın çevrede devlet hizmetinde bulunması akla aykırıdır. Ayrıca bir amcasının da Sorgu Hâkimi olması, öne sürülen katliam ve sürgün olayının gerçeğe aykırı olduğunu gösteriyor.
İsmet Kemal Karadayı, anılarında, o yıllarda ( 1930-1940’larda) Pülümürlü her çocuğun yaşadığı mutlu bir çocukluk geçirdiğinden söz eder. Hatta o dönemde kaldıkları mezradan, merkezde kendi evinde kalan dedesine amca ve dayı çocuklarıyla yemek götürdüğünü anlatır. Katliama uğramış ve sürgün edilmiş Karadayı ailesi, Pülümür’de olağan bir yaşantı sürdürebilir mi?
1926 Koç Uşağı Tedibi’nin, Pülümürlü Karadayı ailesiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur.
1930 Plümer (Pülümür) Hareketi, Jandarma Umum Kumandanlığının1932 tarihli raporundan da anlaşılacağı gibi, Aşkirik (Kocatepe), Dağbey (Dağbek), Gürk (Karagöz) ve Harsi (Kovuklu) köylerini kapsamıştır. Bu harekâttan, Pülümür merkez ve yakın bir mezrada oturan, Keman aşiretinden Karadayı ailesi etkilenmemiştir. O tarihlerde Erzincan Valisi olan Ali Kemali’nin anılarında da (Erzincan) söz konusu harekâtın amacına ulaşmadığı ifade edilmektedir.
1930’lu yıllarda Dersim’den sürgün edilen 347 aile arasında Keman aşiretinden hiç kimse bulunmamaktadır.
Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın, katliam sürgünü bir Dersimli olduğunu gizlemesi mümkün görünmemektedir. Nüfus kütükleri, güvenlik soruşturmaları vb. resmî kayıtlar, bireylere gerçeği gizleme olanağı tanımamaktadır.
İsmet Kemal Karadayı sadece cesur bir savcı değildir. O aynı zamanda ülkemizin önemli bir edebiyatçısı ve düşünce adamıdır. Yaşamının her alanında baskı ve zorbalıklara karşı asla taviz vermemiştir. Yaşamı boyunca Atatürkçü ve devrimci bir tutuma sahip olmuştur. Kendisini vatanına adayan bir aydının, önemli bir gerçeği ailesi ve halkıyla değil, ‘Dersimli öğretmen’le paylaşması akla ve mantığa aykırıdır.
Dersim kökenli olmadığı hâlde, İsmail Hakkı Karadayı hakkında böyle bir iddianın niçin ortaya atıldığı sorusu önem kazanıyor. Bunun birden fazla nedeni olabilir. Bunlardan birinin, toplum mühendisliğiyle, Tunceli halkının düşünce ve siyasi tercihlerini ‘katliam’ üzerinden biçimlendirme çabası olduğu söylenebilir.
İrticaya karşı kararlı mücadele ve ABD’li uzmanların Türk generalleri hizadan çıktı, saptaması, yürütülen psikolojik savaşın nedenlerini kavramak bakımından öğretici. “Orduyu Alevi subaylar ele geçirmiş. Orduda Alevi Cuntası var.” vb. söylemlerle kumpaslara zemin hazırlandığı, böylece olası tepkilerin önünün kesilmesinin amaçlandığı da bilinen gerçeklerden.
Bütün o kumpaslardan İsmail Hakkı Karadayı’ya da Dersim piyangosu çıktı. ABD’nin hedef aldığı komutan, “Kendisini saklayan, yalancıktan namaz kılan” suçlamasıyla yıpratılmaya çalışıldı. ‘Katliama uğramış Dersimli Genelkurmay Başkanı’ yalanıyla, orduyu kimler yönetiyor, algısı yaratılmak istendi. Böylece Çankırı’nın Karadayı köyünden İsmail Hakkı Karadayı, Dersimli oldu. Dersimli olunca ona bir de akraba bulmak gerekecekti. Pülümürlü hemşehrimiz İsmet Kemal Karadayı, soyadı benzerliğinden dolayı bir çırpıda Genelkurmay Başkanı’nın amcasının oğlu olarak ilan edildi!
Kaynakça:
Ali Kemali, Erzincan (Tarihi, Coğrafi, Toplumsal, Etnoğrafi, İdari, İhsai İnceleme Araştırma Tecrübesi), Kaynak Yayınları, 1992.
Dersim, Jandarma Umum Kumandanlığı Raporu, 1932 (Eksiksiz 4. Basım), Kaynak Yayınları, 2010.
Tansu Bele, Ahmet Özer, Aydınlanma Savaşçısı İsmet Kemal Karadayı, Artshop, Ağustos 2016.
İsmet Kemal Karadayı, Patlıcan Fidelerine Muska, Broy Yayınları, Kasım 1992.
İsmet Kemal Karadayı, Arınmalar, Yenigün Yayınları, Ocak 1985.
Ismet kemal karadayı nin esi ve çocukları hayatta degil mi bu bilgiler arastitirilsmzz mi
İ . Hakkı Karadayının islama karşı hıncı göz önüne alındığında, iddialarda gerçek payı olabilir.
Zaten isimden de anlaşılıyor olabilir ,
ismail ve hakkı tanımlaması; Hz Cafer vefat ettiğinde, imamlığa, öncesinde halef tayin edip sonra vazgeçtiği ve kendisinden önce vefat eden oğlu İsmaili, hayatta olmamasına rağmen imam kabul eden, büyük çoğunluğu iran menşeli gizli islam karşıtlı batinilerin düşünsel yapısını temsil etmektedir
Alevilikte köken olarak batinilik-islam öncesi inanışlar ve ibadetlerin olmadığı batini yorum katılmış minimum düzeyde islam sentezi kaynaklı olduğundan iddia doğru olabilir.
Yani imamlık ismailin hakkıdır anlamındaki bu isim Türkiyede çok sık kullanılmaktadır