(Pülümür Haber)

Pülümür Mezra köylüleri,  yüksek rakımlı yaylalarda buluştu. Keşiş, Kırğ, Serkemer, Molla, Meryem ve Demire Yaylaları, Mezra köyünden gelen konuklarını ağırladı. Köyün   üç kuşağını bir araya getiren ziyaretle,  dede ocağında küllenen anılar  canlandı.

Pülümür Mezra köylülerine ait Keşiş Yaylası’nın kalıntıları.

Mezra’nın üç kuşağı bir arada zorlu yayla yollarındaydı. Kırmızıköprü Ortaokulunun belleklerde iz bırakan   jimnastik öğretmeni Nuri Fırat, öğrencisi Hüseyin Canerik,  80 kuşağı gençlerinden Orhan Arslan, Filiz Arslan, Gültekin Arslan, Yüksel Yaman ve Hüseyin Arslan,  unutulmaya yüz tutmuş yayla yollarında çocukluk yıllarına döndü.

Pülümür Kovuklu köyü Demir/Demire Yaylası (Görüntü: Gültekin Arslan).

Mezra’da insanın içinde kaybolduğu otların arasında yola koyulan grubun üstü başı ıslanmıştı. Çiğ ve yağmur damlalarıyla ıslanan çayırlar, cömertti. Ayakkabıların çoğu su geçirmişti.  Grup üyelerinin birçoğu, ıslanmış üst başla yaklaşık 15 saat süren bir yolculuğa imza attı.   

Pülümür Mezra köyüne ait Meryem Yaylası yakınlarındaki Meryem Çeşmesi (Çeşme başında sohbet eden genç kızlar şimdi torunlarına masal anlatıyor).

Çalışkanlığıyla hemen herkesi kıskandıran  Emekli Öğretmen Nuri Fırat, öğrencileriyle bir arada zorlu yolları aşmanın sevincini  yaşattı.  Yaklaşık 27 kilometrelik uzun ve yorucu yolculuk, kısa süreli molalarla  keyifli hâle geldi.

Yürüyüş disiplinine özen gösteren Çomar’ın direnci övgüye değerdi.

Mezra köylüleri, yayla yolunda ilk molayı 1956 yılında Hasan Günal ve Ahmet Aybek’in yaptığı Hınzori Çeşmesi’nde verdi.

Sabah 05.00’te başlayan yolculuğun ilk durağı, Hınzori köyü oldu.  Grup, 1956 yılında Hasan Günal (Hasan Çakır) ile  Ahmet Aybek tarafından yapılan ve 67 yıldır aralıksız akan Hınzori Çeşmesi’nde mola verdi.

Orhan Arslan, Yüksel Yaman ve Nuri Fırat, yasadışı define avcılarının köstebek yuvasına çevirdiği mezarlıkta soluklanırken.

Filiz Arslan’ın kucakta taşıdığı odun ateşinde  demlenen çay eşliğinde kahvaltı yapıldı.  Yüksel Yaman’ın düzenlediği sofranın sandalyelerinin sponsorluğunu   Gültekin Arslan, Orhan Arslan ve Hüseyin Arslan üstlendi.

Kaya  oturaklarının konforuna diyecek yoktu!

Nuri Öğretmen’in sırtta taşıdığı kuşburnu marmeladı, sofranın en çabuk tüketilen besiniydi.

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Hüseyin Arslan, Nuri Öğretmen’i yalnız bırakmayan isimlerdendi.

Hüseyin Arslan, çocukluğunda babaannesi ve annesinin öykülerinden tanıdığı Keşiş Yaylası’yla tanışmanın sevincini yaşadı.

Grubun en çevik üyesi, kuşkusuz, Filiz Arslan’dı. Yolları âdeta koşar adım yürüdü. Yüksel Yaman, Meryem Tepesi’nden Kırğ’a uzanan kestirme yolda insan boyuna ulaşan otlara meydan okudu.  Kırğ’da insanı ısıran ısırgan otu, yayla yıkıntılarında boy veren iki ceviz ağacı ve  badem büyüklüğündeki erikler, günün sürprizlerindendi.

Yağmacılar,  verimli dağlarda bir tek mantar bile bırakmamıştı.

Keşiş Vıle Cerdu’dan, Keşiş köyüne bakış (Fotoğraf: Yüksel Yaman).

Yıllar sonra Keşiş’te tanık olduğumuz bal arılarıyla büyüdü sevincimiz.

Gültekin Arslan, Filiz Arslan, Yüksel Yaman ve Orhan Arslan, Hınzori Çeşmesi’nde.

Yaklaşık 10 gün önce yaylalara gelen sürü sahiplerinin ilk eylemi,  bodur çam (çekem) ve  gevenleri ateşe vermek  olmuş! Kovuklu Molla  (Mıle) Yaylası yakınlarında  birkaç gün önce  yakıldığı anlaşılan bodur çamın görüntüsü, acı vericiydi. Yakılan çama yaklaşık 300 metre mesafede çadır kuran sürü sahiplerinden birinin, bodur çamın, hayvanların  otlanmasına engel olduğunu söylemesi, olayı aydınlatacak nitelikteydi.

Keşiş Molla (Mıle) Yaylası yakınlarında ‘hayvanlar rahat otlansın’ diye yakılan bodur çam.

Çobanların gelişigüzel geven yakması, sıradanlanmış.  

Keşiş Dere Zarancu sırtlarında bugünlerde yakıldığı anlaşılan geven.

Çocukluğumuzda yıkandığımız Keşiş Deresi, gürül gürül. Derede kurbağa kaynıyor. Çadırların çoğu dere yakınlarında kurulmuş. Derenin kilometrelerce sürüklediği piknik tüpü, sapasağlamdı.

Mezra köylüleri, dönüşte, Hınzori’de Ali Sarı’ya konuk oldu. Ali’nin demlediği çay keyifle içildi.

Orhan Arslan, Yüksel Yaman ve Filiz Arslan, Hınzori Köprüsü’nde.

Yaylalar, dedelerden mirastı. Yayla evlerinin taş duvarları hâlâ yerinde duruyor. Kırğ, Molla Yaylası, Çetu, Demire, Çağıle, Keşiş, Meryem, Serkemer, Vıle Meğs…  Mezra, Akdik/Şihan, Kovuklu, Boğalı, Kaymaztepe köylerine aitti. Tapu Kadastro sonrasında yaylalar köy merası olmaktan çıkarıldı. Şimdi tamamı Hazineye ait. Birer ticari meta hâline getirildiler. Parayı veren, yaylayı kiralıyor. Dönüşümlü kullanılması gereken yaylaların her yıl kiralanması, bitki örtüsüne zarar veriyor. Yaylalarla en küçük duygusal bağ kuramadıklarından,  binlerce yılda oluşan bitki örtüsünü tarumar ediyorlar, ne gam! Pülümür köylüsü, yüzlerce yıldır sahibi olduğu yaylaların  neredeyse tamamını kaybetti. Onları yeniden kazanmak için uzun soluklu bir hukuk mücadelesi gerekiyor.

Keşiş Yaylası’ndan Kırğ’a bakış (Fotoğraf: Yüksel Yaman)

Güneş’in veda etmeye hazırlandığı saatler yaklaşıyor. 05.00’te başlayan yolculuğun sonuna geliyoruz. Akdik/Şihan yokuşunda sarımsak korsanlarının kazdığı çukurlara öfkeleniyoruz. Sarımsak toplamak yasak, ama uyan yok! Çiçek açmamış sarımsağı yok edenlerin cehaleti, içimizi yakıyor.

Saat 20.00’ye doğru, yaklaşık 15 saatlik yürüyüşün ardından  Ali  Şahin’in  (Derman), emektar otomobiliyle Şihan’dan ayrılıyoruz.

Yüreğimizi  dede yadigârı yaylalarda bırakarak…

Keşiş Çekemu bölgesi.

Keşiş Yaylası’nda yüzlerce yıl kullanılan yayla evlerinin yıkıntıları (Fotoğraf: Yüksel Yaman).

(Pülümür Kırmızıköprü, 26 Haziran 2023)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir