Yaşını bilen yok, Yıllardır orada duruyor. Fazla boy vermemiş, daha doğrusu verememiş. Uzamasına, serpilip büyümesine izin verilmemiş. Yeteneklerini geliştirme olanağı bulamamış orta yaşta birine benzetilebilir. Darbe üstüne darbe yemiş, Köklerinin bir kısmı açıkta kalmış. Kurumuş açıkta kalan kökler, ama o yaşamaya devam etmiş. Çevre düşmanı teknolojiye kafa tutmuş! Köye yol yapanların hiçbirinin aklına bile gelmemiş. Kepçeler, dozerler yüklenmiş ormana. Meşeler, kavaklar, ardıçlar, söğütler, armutlar, alıçlar, ayı elmaları, çalı süpürgeleri, akasyalar birer birer devrilmiş. Ağaçlar kökünden sökülmüş. Yurdundan kovulan sürgünler gibi, yurtsuz kalmış bitkiler. Dayanamamışlar, tutunamamışlar hayata, ama o tutunmuş!
İş makinelerini kullananlar, onu hiç görmemiş. Siz onun o kısa boyuna bakmayın, en az ellili yaşlardadır. Daha büyük de olabilir. İş makineleri, Kırmızıköprü-Mezra yolunu mesken edinmiş. Üç kuruşluk kum ve çakıl için ormanların, toprağın canına okunmuş. Onun da canına okunmak istenmiş. Bir makinenin dişlilerine kaptırmış kökünü… En az bir buçuk metrelik kökünü kurban vermiş, paragözlere… Yanı başında yıkılan mağaralara, karşısında tutuşturulan ormanlara, Pülümür Çayı’nı kirleten iş makinelerine, acı ve sevinçlere tanıklık etmiş. Şimdi sonbahar… Yapraklarının bir kısmı sararmaya yüz tutmuş. Rüzgârla birlikte dökülen yaprakları yola savruluyor. Dalları palamut yüklü… Kışı karşılamaya hazır. Bu kış mevsimini de atlatacak.
Bugün 17 Ekim… Öğle saatleri… Bahardan ödünç alınmış bir gün Pülümür Vadisi’nin sonbahara özgü renkleri, kışı haber veriyor. Köyde hüzün var. Mezra köyünden Hüseyin Fırat’ı, zorbalığa meydan okuyan meşeye birkaç yüz metre uzaklıkta sonsuzluğa uğurluyoruz. Önünden geçerken selamlıyoruz, meşeyi. O, dalındaki son palamudu zorlu kış günlerinde bir sincaba bırakacak. Belki bazı yapraklarını avcıdan kaçan tavşan için saklayacak.
Meşe, zorbalığa karşı direncin simgesi olarak hep yaşayacak.
(Pülümür/Kırmızıköprü, 17 Ekim 2019)