Fargo kamyonetin kasası otla doluydu. Sahibi, iş güç için değil, sevdiği için ona bakardı. At, kamyonet dolusu otla beslendi bir süre. Yanı başından geçen Pülümür-Tunceli kara yolu at için güvenli değildi. At tutkunu binicisi tutsaklığı sevmezdi. O nedenle, atın yerini sık sık değiştirirdi. Bazen değirmenin yanındaydı at. Arada bir, yıllar önce İbrahim Cömert’in barakasının olduğu yere bağlanırdı. Atı karşılıksız seven genç binicinin gönlü, atını ipe bağlamaktan yana değildi. Tutsaklık, hayvanlar için de kabul edilemezdi. İp, özgürlüğüne düşkün bu hayvan için esaret demekti. Genç binici, sonbaharda atın ipini çözdü. Doğaya saldı atını. At artık Fargo kamyonetteki tayına mahkûm değildi. Daha önemlisi, boynundaki yulardan kurtulmuş, özgürlüğüne kavuşmuştu. Kar yağıncaya kadar özgürce dolaşacak, beslenecek, yelelerini rüzgârda dalgalandıracak. Havalar soğudukça Pülümür Kırmızıköprü’deki arıları yoklamaya gelen ayılar ona yaklaşamayacak. Binicisi, kar yağdığında atını yeniden yanına alacak. Siyah atının başını sevgiyle okşayacak. Ayıyı yanına yaklaştırmayan at, sahibiyle birlikte, kışı geçireceği yuvasına geri dönecek. Sahibi, hiçbir çıkar gözetmeksizin baktığı atıyla bu kışı yine huzur içinde geçirecek. Kırmızı Fargo, uzun kış mevsiminde yalnızlıktan kurtulamayacak.