İBRAHİM SATIK
(Emekli Öğretmen)
24 Kasım Öğretmenler Günü’ydü. Törenden sora sınıflara girdik. Yoklama yaptım. Öğrenciler, Öğretmenler Günü’nden dolayı beni kutladı, hediye verdi. Gözüm arka sırada oturan, ağlayan bir kız öğrencime takıldı. Kızım sen niye ağlıyorsun, niye yanıma gelmedin, dedim. Ama öğretmenim benim hediyem yok, ben onun için gelmedim, dedi.
Öğrencimin anne ve babası ayrı yaşıyordu. Ailenin ekonomik durumu iyi değildi. Hediye alamadığı için üzülmüş, ağlamaya başlamıştı. Buna ben de çok üzüldüm. Öğretmenlerinin hediye beklentisi olmadığını anlatmak kolay değildi. Öğrenciyi üzmemek için kızım annen hediyeni sabah erkenden getirip, bana bıraktı ve işe gitti, dedim. Bunu duyan öğrencim hemen koşup boynuma sarıldı ve günümü kutladı. Ben de sevindim, öğrencim benden daha çok sevindi.
Bir gün sonra annesi okula geldi, “Hocam, kızım dün olanları bana anlattı, çok duygulandım. Çünkü durumum el vermediği için hediye almadım.” dedi.
Anne, teşekkür etti ve gitti.
Aradan yıllar geçti.
Çarşıdan eve dönerken, arkamdan biri öğretmenim, diye seslendi. Bana seslenmediğini düşünerek tepki vermedim. Ama ısrarla İbrahim öğretmenim, diye seslenince dönüp baktım, genç bir bayan, “Beni tanımadınız mı öğretmenim?” diye sordu.
Tanıyamadığımı söyledim.
Hemen konuşmaya başladı:
“Ben sizi hiç unutmadım öğretmenim. Yıllar önce Öğretmenler Günü’nde almadığım hediyeyi annem almış gibi yaptın, beni arkadaşlarımın içinde sevindirdin. Bunu ömür boyu hiç unutmam. Öğretmenlerin anne baba gibi olduklarını anladım. Öğretmenim, ben evlendim, çocuklarım oldu. Onların da sizin gibi öğretmen olmalarını isterim. Öğretmenliğin çok kutsal bir meslek olduğunu o gün anladım.”
Ben de yıllar sonra bu öğrenciyle karşılaştığım için çok mutlu oldum. Biraz o günlerden konuştuk ve bu mutlu duygudan sonra tekrar karşılaşmak umuduyla ayrıldık.
Vatan, çalışkan öğretmenlerin omuzlarında yükselir!
24 Kasım 2024