SITKI AY
(EMEKLİ ÖĞRETMEN)
Benim öğretmenlikteki genel sicilim, ‘dikkafalı’ydı:
Dikkafalı olup görevini aksatma!
1973’te başladığım İmralı Yarı Açık Cezaevi öğretmenliğim sona ermişti. Millî Eğitim Müdürlüğünün, eski görev yerime dönmem için yazdığı resmî yazı, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından bana bildirildi.
Müdürlüğe çağırıldım. Yazıyı aldım. Müdürle ikinci buluşmamız oldu. Müdür, “Hocam, adada bir nevi tatil yapmış oldunuz.” dedi. Ben de, “Size göre tatil yapmış olabilirim, bana göre hiç de öyle değil. Burası cezaevi, cezamı çektim. Cezaevlerinin bulunduğu yerlerde tatil yapıldığı nerede görülmüş! Bazıları için olabilir.” Müdür de, “Öğretmen kadrosu olmayan bir cezaevine niçin atamanız yapıldı?” diye sordu. Tatile ihtiyaç duyulduğu için gerek görüldüğünü söyledim.
Vedalaştık.
İskeleye geldim.
Mahkûmların nerdeyse büyük çoğunluğu iskeleye gelmişti.
Çok duygulandım, yaşlı gözlerle tek tek hepsiyle vedalaştım. İnfaz Memuru, “Hocam, bunca yıldır İmralı Adası Cezaevinde böyle bir uğurlama yapıldığına şahit olmadım.” dedi.
Son kez arkama dönüp adayı görmek istedim. İlk gördüğüm, odasının penceresinden bizleri izleyen Müdürün nefret saçan bakışları oldu.
Cezaevi Müdürü Savcı Cahit Özdikiş. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne getirildi.
27 Nisan 1966’da, 500 lira maaşla, Halfeti Cumhuriyet Savcı Yardımcılığına atanan 16292 sicil numaralı Cahit Özdikiş, hızla yükseldi. Son görevi, 1986’da seçildiği Yargıtay Üyeliğiydi. Yargıtay İkinci Ceza Dairesi Üyesi olarak görevini sürdürürken yaş sınırından emekliye ayrıldı.
Hiç bir şey, korkuya dayalı saygı kadar iğrenç değildir.
Bir durumu değiştirecek durumumuz yoksa kendimizi değiştirmeliyiz.
Binaenaleyh, taksim-i amal bergüzar-ı arif-le karşılanır.
(Pülümür Haber, 16 Mayıs 2024)