Erzincan, bahçeli müstakil evleriyle bilinir. Baklava dilimlerini aratmayan düzgün sokakları övünç kaynağı. Tek ya da iki katlı binaları çevreleyen kayısı ağaçları, çırılçıplak kent merkezine kondurulmuş birer yeşil öpücüktür.
Müstakil evlerin bir kısmı zamana yenik düştü. Evlerin yenilenmesi gerektiği açık, ama nasıl? Yoksul insanların, bu zor koşullarda yapılaşmaya para ayırmaları kolay değil. TOKİ, 13 Şubat’taki müstakil evlerin tamamını yıkarak, deprem bölgesinde çok katlı kimliksiz binalar inşa etti. Erzincan’a renk katan koca bir mahalle âdeta yok edildi. Kayısı, akasya ve dut ağaçlarından eser yok şimdi. Sadece onlar mı, dost sohbetleri, yardımlaşma ve dayanışma kültürüne de darbe indirildi.
Kural tanımaz rantçı sistem, müstakil evlerin yenilenmesine destek vermek yerine, çok katlı yapılarla kentin soluğunu kesti.
Erzincan Belediyesi, 13 Şubat’a komşu Hocabey Mahallesi’ndeki yoksul evlerine ‘medeniyet’ getirme çabasında. Hocabey Mahallesi, Erzincan Tarım ve Kırsal Desteklemeyi Kalkındırma Kurumunun karşısında. Mahalleler, tek katlı, bahçeli evlerden oluşuyor. Kerpiç, tuğla, briket yapıların çoğu kentsel dönüşüm kapsamında yıkılmış. Pembe ve mor renkli odalar mahremiyetini yitirmiş. Kayısı, dut, akasya vb. ağaçların canına okunmuş.
Hocabey Mahallesi’nde İsmail Orhan’ın bakkaliyesi son günlerini yaşıyor. Kentsel dönüşümle, Orhan Gıda Pazarı tarihe karışacak. Komşusunun kapısını çalarak hâl hatır soran mahalleli birbirine yabancılaşacak. Mahalle sakinleri, özgürce sohbet ettikleri bahçelerine hasret kalacak. Çocuklar, bundan böyle daldan kayısı koparamayacak.
İnsana ve doğaya yabancı sistem, Erzincan Kızılay Mahallesi ile Hocabey Mahallesi’ni, acı ve tatlı anılarıyla yıkıntıların altında bırakıyor.
Fotoğraflar, 24 Eylül 2020 tarihinde çekilmiştir.
(Pülümür Haber, 23 Ocak 2021)