(Pülümür Haber)
Bu yıl yaşanan ağır kış koşulları, yaban hayvanlarının beslenmesi ile ilgili tartışmaları da beraberinde getirdi. Tunceli’de, dağkeçileri başta olmak üzere, yaban hayvanlarının besin sıkıntısı çektiğini düşünen bazı kurum ve kuruluşlar, doğaya yem bırakarak hayvan varlığının sürmesi için çaba gösteriyor. Uygulamaya, kamu kurumlarının yanı sıra, bazı yurttaşların da destek verdiği görülüyor. Yaban hayvanlarını ‘besleme’ uygulamasını, Prof. Dr. Murat Arslan’a sorduk. Prof. Dr. Arslan, uygulamanın, sakıncalarına dikkat çekiyor.
Türkiye, zorlu bir kış geçiriyor. Soğuk ve yağışlı hava, ülkenin hemen her yerinde etkisini hissettiriyor. Tunceli, kış koşullarının hüküm sürdüğü kentlerimizden biri. Yoğun ve etkili kar yağışı, günlük yaşamı olumsuz yönde etkiliyor. Peki, yaban hayat? Yaban hayvanları, olumsuz kış koşullarından nasıl etkileniyor? Kar kalınlığının yer yer iki metreyi bulduğu yüksek kesimlerde yaşayan hayvanlar yiyecek bulabiliyor mu? Bu kış, bütün hayvanların sonunu mu getirecek?
Hollanda, 2018 yılında, soğuk havada yiyecek bulmakta zorlanan yabani geyik, at vd. hayvanları besleme kararı alan hayvanseverlere karşı yaptırım kararı almıştı. Hükûmet, kararı, doğal dengeye müdahale olarak nitelendirmişti. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43237059
Hollanda’nın yaptırım kararında, hayvan beslemenin, yaban hayvanların varlığıyla yaşam alanları arasında kurulan sağlıklı dengenin bozulması, ölümle sonuçlanan sağlıksız beslenmeye zemin hazırlaması, yaban hayatta gözlemlenen doğal davranışların bozulması vb. etkenlerin rol oynadığı değerlendiriliyor.
PROF. DR. MURAT ARSLAN’DAN, DİKKAT ÇEKİCİ DEĞERLENDİRME
Pülümür Haber, Tunceli genelinde doğaya yem bırakma uygulamasını İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Veteriner Hekimler Odası İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan’a sordu.
Prof. Dr. Arslan’a göre, doğaya yem bırakma uygulaması, hayvanlara hastalık bulaştırma yönünden riskli. Hayvanların yem için bir araya gelmesi, hastalık bulaştırma riskini artırıyor. Uygulamanın, hayvan metabolizması ve varlığı bakımından sakıncalar içerdiğini ifade eden Prof. Dr. Murat Arslan, yaban hayvanlarının, daha zor şartlarda hayatta kalmayı başardığına dikkat çekiyor.
Prof. Dr. Murat Arslan, konuyla ilgili düşüncelerini şöyle özetliyor:
“Hayvanlar, daha zor şartlarda hayatta kalmayı başardı. Onları, giderek doğadan uzaklaştırıp hazır yemeğe alıştırıyoruz. Saman vd. yemlerle bazı bulaşıcı hastalıkları taşıyabiliriz. Hayvan metabolizmasına zarar verebilir. Buna sıcak bakmıyorum. O coğrafyayı tanıyorum. Oradaki hayvanlara ulaşmak zor. Yol kenarlarına bırakılan yemlerle binlerce hayvandan kaçına ulaşılabilir? Amacına ulaştığını düşünmüyorum. Hayvan popülasyonunu olumsuz yönde etkileyebilir. Vicdanımızı rahatlatmak için yapılan davranış. Büyükşehirlerde sokak hayvanları için belki düşünülebilir, ama buna da dikkat etmek gerekir.”
ZOR KIŞ KOŞULLARINDA AYAKTA KALMAYI BAŞARDILAR
Tunceli; dağkeçisi, kurt, tilki, ayı, sansar, yaban domuzu, vaşak, tavşan, sincap vd. hayvanlara ev sahipliği yapıyor. Geniş bir alana yayılan hayvan varlığı içinde türü tehlikede olanların başında vaşak geliyor.
Orman varlığı yönünden Doğu Anadolu’nun en zengin ili olan Tunceli’de, doğaya yem bırakılırken akla ilk gelen hayvan dağkeçisi oluyor. Dağkeçileri, kışın meşe dallarıyla besleniyor. Dağkeçilerine yapılabilecek en büyük iyiliğin, orman varlığının korunması, Pülümür ve Munzur Çayları’nda gözlenen kirliliğin engellenmesi olduğu dillendiriliyor.
Yaban hayvanlarının yaşam alanlarının korunması, orman kenarlarında meyve ağaçlarının dikilmesi, tarla kenarlarında bazı ürünlerin hasat edilmeden yerinde bırakılması vb. uygulamalarla yaban hayatın korunmasına katkı sağlanabileceği düşünülüyor.
Tunceli’de doğaya yem bırakma uygulamasının geçmişi son birkaç yıla dayanıyor. Bölgede varlığını sürdüren yaban hayvanları, daha zor kış koşullarıyla başa çıkmayı başardı. Uygulamanın sakıncaları ve ‘takviye’ besinlerle bütün hayvanlara ulaşılamayacağı gerçeği göz önünde bulundurularak, yaban hayvanlarını beslemekten vazgeçilmesi gerektiği savunuluyor.