Ersin Bilge, Erzincan Çayırlı Yukarıkartallı köyünden çıktığı yola yurdun dört bir yanında devam ediyor.
Yoksul bir köylü çocuğu olarak dünyaya gelen Bilge, kara önlüklü ilkokul yıllarında, okul kapısından kendisine kalem ya da silgi uzatacak bir yardımsever yolu gözledi.
Çizgili ‘Okul Defteri’ndeki yazım yanlışlarını eski bir terliğin lokum dilimini çağrıştıran dilimiyle sildi.
Belki istediği boya malzemelerine hiç kavuşamadı, ama güzel sanatlara ilişkin duyarlığı birçok tepe yöneticisini kıskandıracak türdendi.
Bazı miraslar, insanın yüreğine yüklenmiş ağır yüktür. Annesinin uğradığı şiddet, annesiz geçen yıllar, acımasız dünyadan ona ‘armağan’ çocukluk mirasıydı.
Yaşama, bu ağır yükü sırtlayarak tutunmaya çalıştı.
Gün oldu gözyaşı döktü, Gav Deresi’ne… İlkbahar seline karıştı gözyaşları. Kırlarda kelebek oldu, el değmemiş dağlarda özgürce uçtu.
Umudunu yitirmedi, tozlu okul yolunda gelecek güzel günlerin düşünü kurdu.
Yukarıkartallı çocuğun yolunu gözlediği o yardımsever hiçbir zaman çıkmadı.
Dünyanın sonu değil ya, heybesini omzuna aldı. Kalem, defter, silgi ve boyalarla düştü Anadolu yollarına. Dünya klasiklerini de unutmadı. Eşeğine yüklediği kitaplarla çaldı okul kapılarını. Saçları örgülü kızlar, acemi berberlerin eline düşmüş erkek çocukları karşıladı Yukarıkartallı iyilikseveri.
Gözleri ışıl ışıl, mahcup…
Köylerin üzerine çöken kara bulutlar dağılmış, hüznün yerini sevinç almıştı.
Çocukların Bilge amcası, Eşekli Dostoyevski Ersin Bilge, düştüğü tozlu köy yollarında ortak olduğu sevinç ve kederlerden damıttığı öyküleri, Yol Öyküleri adlı kitapta toplamış. Yol Öyküleri, birçoğumuzun yabancısı olduğu güzellikleri yüreğimize taşıyan yaz esintisi gibi ferahlatıcıdır.
Ersin Bilge, Yol Öyküleri’yle, köylerimizde yaşatılan paylaşım kültürünü, yokluklar içinde yaratılan zengin sofraları, dostluk ve kardeşlik bağlarını tutanağa bağlıyor.
Yol Öyküleri, yorgun yolcuların umudunu besliyor, onlara güç ve enerji veriyor.
Kaynak: