MEHMET ÖZDEMİR
Çalıştığı Pülümür Germıke Termal Otel, kış sezonunda kapalı olduğundan, çalışanlar bir süreliğine işlerine ara vermişti. Birlikte çalıştığı arkadaşları gideli birkaç gün olmuştu. Otel, yerleşim alanına uzak, oldukça sarp bir bölgede, yüksek rakımlı vadinin içindeydi. Sezon içinde zamanın nasıl geçtiği pek fark edilmese de kış sezonunda zaman geçmek bilmezdi.
Otel, kışın birkaç kişinin yaşadığı en yakın köye uzak mesafedeydi.
Arkadaşlarının yokluğu onu biraz üzmüş, hatta bu ayrılığın yükünü hafifletmek, kafasını biraz dağıtmak üzere birkaç günlüğüne Erzincan’a, abisi Ercan’ın yanına gitmek durumunda kalmıştı. Erzincan’dan işyerine döndüğü gün kendini biraz yorgun hissetmiş, erken saatte uyumuştu.
Sabahları genellikle 08.30-09.00 saatlerinde uyanır, kısa bir yürüyüşten sonra günlük yaşamına devam ederdi. O gün sabahın erken vaktinde, köpek havlamaları ile uyandı. Şafak henüz yeni sökmüş, uyku mahmurluğu ile bir süre bu gürültü patırtıya kayıtsız kalmıştı. Köpek havlamaları kesintisiz devam edince hemen üstünü giyinip dışarı fırladı. Etrafını bir süre yokladıktan sonra, gözü karşıdaki tepeye takıldı. Kayalıkların üstünde, köyün dört köpeği bir dağ keçisini sıkıştırmıştı.
Kısa bir süre duraksadı, ne yapacağına karar veremedi. Sonra üstüne kalın bir şey giydi. Elde sopa, hızla tepeye doğru ilerledi. Keçiyi, köpek saldırısından nasıl kurtaracağına düşünmeye başladı. Hava epey soğuktu, kar serpiştiriyordu. Koşar adım tepeye doğru tırmanırken, arada bir başını kaldırıp dağ keçisini yokluyordu. Köpeklerin yoğun tacizine uğrayan keçi bir anda sıyrılıp, başka bir yöne doğru koşmaya başladı. Köpeklerin avı bırakmaya hiç niyeti yoktu. Bütün güçleriyle yüklendikleri hayvanı hırpaladılar. En çok da kuyruk bölgesine zarar vermeye çalışıyorlardı.
Erkek dağ keçisi arada bir dönüp, kuvvetli boynuzlarıyla kendini savunuyordu. Ne kadar sürdü bilinmez, kayalıklara varmıştı. Hayvan yine can havliyle kendini bir süre önceki kuytuya, köpeklerin ulaşamayacağı yere atmıştı. Elindeki sopayla köpekleri kovmaya, keçiyi o sıkıştığı yerden çıkarmaya uğraştı. Zor olsa da köpekleri bir süreliğine uzaklaştırdığı için çok sevinmişti. Tepedeki kayalıkların arasına sıkışmış, yakından bakınca epeyce heybetli olan o dağ keçisi ile baş başa kalmıştı.
Otelin aynı zamanda müdürlüğünü de yapan Kemal Özdemir, keçiyi köpeklere yem olmaktan kurtarmışken, hayvanın hedefi olmuştu! Sendeleyip yana doğru savrulmuş, son anda kayaya tutunup yuvarlanmaktan kurtulmuştu.
Tutunduğu kayadan yere düşmüş ve kendini henüz toparlamaya fırsat bulamadan, yerde bir boynuz darbesine daha maruz kalmıştı. Hayvanı kurtarmaya çabalarken, hışmına uğramış, kayalıktan aşağıya düşmesine ramak kalmıştı.
Büyük bir tehlike atlattığını sonradan anlayacaktı.
Keçi darbesi alan Kemal, sopayla, yeniden toplanan köpekleri kovalayarak köye doğru sürmeye çabalamıştı. Bu arada keçi darbesinin izleri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Birkaç sıyrık ve ezik canını yakmaya başlamıştır. Otele vardı, bir süre dinlendi, üstünü başını yokladı. Vücudunda önemli bir yara yoktu. O arada yayılan uğultuya kulak verdi. Bir de ne görsün, köpekler aynı yerde keçiyi kuşatmıştı! Yorgundu, köyde kendisine yardım edecek kimse yoktu. Tekrar yola koyuldu. Bu sefer acele etmedi. Sakin, ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Sanki daha rahat ve erken varmıştı kayalığa. Köpekler de yorulmuş olmalı ki, çabuk dağılmışlardı. Hava biraz ısınmıştı, ağzından buhar çıkmıyordu. Kısa bir süre etrafı izledi. Uzakta karla kaplı köy evlerinin bacalarından duman yükseliyordu. Aşağı doğru inmeye başladığında vakit bir hayli ilerlemişti.
Biraz sonra hazırlayacağı ve ne yazık ki yalnız yapacağı sabah kahvaltısı düşmüştü aklına…
(Pülümür Haber, 2 Ocak 2025)