Babası, Çanakkale’de askerlik görevini yaparken şehit düşer. Ağabeyi Ali Binat, asker babaya gönderilen mektuplara, kardeşlerinin elini çizer. Pülümür’den Çanakkale’ye postalanan, minik ellerle bezenmiş mektupların kaçının babaya ulaştığını bilen olmaz. Beyce’de mezar taşı bile olmayan baba, küçük kızının yüreğinde ömür boyu dinmeyen bir yangındır artık.
1950 yılı sonbaharıydı.
Mezralı iki âşık sessizce evden kaçmış, Beyce yoluna düşmüştü. Okul çağındaki Saray, ısırgan otlarının boy verdiği bahçedeydi. Yazması pullu genç bir kızı ve Kırmızıköprü köylerinin ünlü zurnacısını karşısında görünce şaşırmıştı. Yazmalı kız Kezban Arslan, zurnacı delikanlı ise Musa Fırat’tı.
Köy düğünlerine giden zurnacı, o zaman 8 yaşındaki Saray’ın cömertliği sayesinde ceplerini cevizlerle doldurur. Ceviz içi, ahşap un ambarının üzerinde, boncuklarla süslenmiş deride saklanır.
Musa, yola çıkmadan önce çinko tası Saray’a uzatır, kulağına fısıldar:
“Dayısı, içine ceviz koy, düğüne gidince sana kurdele alacağım.”
Kezban, kaçarak geldiği Beyce’den at sırtında Mezra’ya döner.
Aradan yaklaşık dokuz yıl geçer.
Emine Arslan, Turluk (Kaymazan) köyündeki görümcesi Beser Akyıldız’ı ziyarete giderken, Beyce’de Güzel Kul’un evine konuk olur. Saray’ın el çabukluğu dikkatini çeker.
Mustafa Fırat, Kore Türk Birliğindeki görevini tamamlamış, yurda dönmüştür. Yakışıklı genç, boynunda fotoğraf makinesi, yollara düşer. Nazımiye Hanköy’den (Karvan/Kervan) başlayarak köy köy dolaşır. Krallar gibi karşılanan delikanlıya özel yemekler yapılır.
Bu arada annesi Beser Fırat (1888-1983), askerden dönen oğluna uygun kız bulmak için boş durmaz. Köylüsü Emine Arslan, kan kardeşi Beser Kul’un eli çabuk kızını önerir.
“Beser’in kızı, kılıç yarısı. Onu niye istemiyorsunuz?”
Mehmet Fırat, oğulları Ali ve Mustafa’yla birlikte Beyce’ye gider, Kul ailesine konuk olur. Mustafa Fırat, sırtında sırmalı ceket, üstü başı düzgün, yakışıklı bir delikanlıdır. Saray, dışarıda çamaşır yıkamaktadır. Mustafa, Kore’den getirdiği makineyle Saray’ın fotoğrafını gizlice çekmeyi başarır.
O fotoğraf, yıllar sonra İstanbul’da kaybolur!
Annesi, Saray’dan, konuklara bir teneke ceviz hazırlamasını ister. Cevizler, alt kattadır. Saray, bir teneke dolusu cevizi alt kattan annesine uzatır. Anne, cevizi Ali’ye vermek ister. Ali, sinirlenir, tenekeyi alır atar. Cevizler dağılır. Dağılan cevizlerin bir kısmı, ‘pencere’den, Saray’ın üzerine yağar:
“Bize kızı göstermiyorsunuz, bir de ceviz veriyorsunuz!”
Bu arada kız istenir. Damat İstanbul’dayken kıza kına yakılır. Kıza bir Reşat altın ve Kore’den getirilen inci hediye edilir.
O inci yıllar sonra ortadan kaybolur.
Saray-Mustafa Fırat çiftinin davulcusu Ali Canpolat, zurnacısı ise Musa Fırat’tır. Musa Fırat, Beyce’den Mezra’ya kadar soluklanmadan çaldığı zurnayla ceviz içinin hakkını fazlasıyla verir.
Mehmet Fırat ve ailesi, 1948 yılında, Sakarya Pamukova Mekece’den Pülümür Mezra köyüne döner. Aile, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün talimatıyla verilen kağnı, bir çift öküz (Karagöz ve Ceylan) ve Mekece’nin verimli toprağına veda eder.
Fırat kardeşler, Kamer Fırat’ın babası Ahmet Fırat’ın Kırmızıköprü’deki arazisini satın alır, 1960’lı yılların başında yayla evi yapar. Ahmet Fırat, bir süre sonra kesme taştan ev yaptırır. Akdikli Hüseyin Demirbilek (Wuşene Sıleman) ve diğer ustalar, yeni yapıya emek verir. Boşalan yayla evine Rüstem ve ailesi yerleşir. Rüstem, bölgede Rıstam adıyla tanınan, Roman vatandaşlardandır.
İstanbul’da çalışan Mustafa, 1968 yılında, ağabeyine komşu olmak için işe koyulur. Taş yapı ustaları Akdikli Hüseyin Demirbilek ve Çatalyakalı Ali Doğan (Apil’in kardeşi), Fırat ailesinin evi için işbaşı yapar. 1968’de Kırmızıköprü’ye taşınan aile, bir yıl sonra evin çatısını yaptırır.
Aradan yıllar geçer…
Rüstem’in gelini, Mezra mağaralarında doğum yapar. Saray, akşamüzeri kapıyı çalan lohusa kadını hemen eve alır. Anneyi yıkar, bebeğin vücudunu tuzla ovar, emzirir. Mağarada dünyaya gelen bebeğe sütanneliği yapar.
Aralık 1987’de evde yangın çıkar. Anne, çocuklarını pencereden dışarı atarak kurtarır.
Fırat ailesi, 1992’de, bölgenin insansızlaştırıldığı korku ikliminde Erzincan Yalınca köyüne, ardından Kocaeli Çayırova’ya yerleşir. .
Halk Lokantasının sahibi ve efsane aşçısı Mustafa Fırat, memleket özlemiyle, kansere yakalanır. Zor koşullarda yaşam mücadelesi veren çocukları, babalarını kurtarmak için seferber olur. Sosyal güvencesi olmayan baba, özel taksiyle, 123 km uzaklıktaki Elazığ’a götürülür. Kore Türk Birliğinin gözü pek askerini hastaneye götürecek ambulansların tamamı arızalanmıştır! Çocukları, günlerce başında nöbet tutar. Ali, işinden olur.
Efsane Aşçının kalbi, 5 Ocak 2022’de son kez çarpar.
Sahibini sonsuzluğa uğurlayan Gome’deki taş yapı, yokluk ve zorluklarla geçen ömrün anılarını saklamaya devam ediyor.
Saray Fırat, ilk gözyaşını askerlikten bir daha dönmeyen babası için akıtmıştı. Çanakkale’de sonsuzluğa uğurlanan baba, taş duvarın önünde sessizce akıtılan gözyaşıydı. 27 yaşında yitirilen oğul, annenin kapanmayan yürek yarasıydı. Çocuklarının desteğiyle yaşama tutunan Saray anne, sevincimize sevinç katan, mutluluk kaynağımız. Ne zaman yorgun düşsem, şu kahrolası dünyanın çirkinliklerinden bunalsam soluğu onun yanında alırım.
1959’da, at sırtında Mezra köyüne gelmişti. O zaman 17 yaşındaydı. Aradan tam 65 yıl geçmiş, güzelliklerle dolu koca bir ömür yani.
O, kötülüklere yüreğinin direnciyle karşı koyan bir güzellik anıtı…
Ablası Fatma (Teberik) Fırat, ağabeyi Ali Binat, kardeşleri Nuri ve Güzel Kul, sonsuzluğa göçmüş. Kardeşlerinden Celal, Mahmut ve Saadet yaşıyor. Çocuk yaşta babasız kalmanın acısı, 27 yaşında toprağa emanet ettiği oğlu Mustafa’nın acısıyla büyüdü.
Saray Fırat, şimdi 82 yaşında.
Bir zamanlar âdeta koşarak yürüdüğü yollarda şimdi bastondan kuvvet alarak yol alıyor. Yüzlerce yıldır yürünen yol sessiz sedasız hendeğe dönüştürülmüş durumda. Yaşlı anne, araç girişine kapatılan yolun kıyısından insanlığın vicdanına sesleniyor:
Sesimi duyan yok mu?
Kaynak: