(Pülümür Haber)

Ülkemiz, nüfus hareketliliği  konusunda  dünya sıralamasında acaba kaçıncı sırada yer alıyor? Toplumsal, siyasal ve ekonomik nedenlerden kaynaklanan yoğun göç, bir dizi sorunu da beraberinde getiriyor. Kırsal alanlardan kentlere akan yığınların büyük bölümü üretimden kopuyor, hizmet sektörünün acımasız koşullarına boyun eğiyor.

Göç olgusu, köylerde bin bir emekle yaratılan yapıların zamana yenik düşmesine, tarım alanlarının atıl durumda kalmasına yol açıyor. Yığınsal göç, doğup büyüdüğü topraklara veda etmek zorunda kalan insanların akıl ve ruh sağlığını da olumsuz yönde etkiliyor. Bin 587 rakımlı Erzincan Çağlayan Kalecik köyünde kaderine terk edilen bazı taş yapılar, son  baharını yaşıyor.  

Nesnelerin doğaya ve  zamana direnme  yeteneği farklı olsa da sonuç değişmez.

Kazanan hep doğa olur.

Doğa, zamanla her nesneyi dönüştürür.

Terk edilen mekânlar, doğaya boyun eğer.  

Büyükannelerin masal anlattığı, çocuk gelinlerin bebek emzirdiği, yoklukların bölüşüldüğü mekânlarda  boy veren bitkiler, insan yüreğinde derin bir sızı bırakır.

Acı ve hüzün, yıllar önce kapısına kilit vurulan evlerin yıkıntılarında deprem etkisi yaratır.

Büyükanneler, büyükbabalar, anne ve babalardan geriye sadece birer dikilitaş kalmıştır artık.

Yıkıntılar, yüreğimizde onulmaz yaralar açan bir çağın iflah olmaz travmalarıdır.

Lila perde (Terk edilmek, ölümdür!).

Fotoğraflar: 27-29 Temmuz 2024

(Pülümür Haber, 7 Eylül 2024)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir