(Pülümür Haber)
Türkiye Cumhuriyeti, 100. yılını kutluyor. Cumhuriyetin armağanı kurumların birçoğu, anlaşılması güç öfkenin bedelini ödüyor. Köy okulları, sağlık ocakları, sağlık evleri, cezaevleri (Pülümür Cezaevi) ve karakollar, birer birer ölüme terk ediliyor. Ülkenin zor koşullarda, sınırlı kaynaklarla yarattığı kurumlar gözden çıkarılıyor. Ekonomik sorunlarla boğuşan bir ülke, millî kaynaklarını âdeta çöpe atıyor. Bunun son örneği, Erzincan Çağlayan Jandarma Karakolu. 2013’te boşaltılan karakol binası, kaynak savurganlığının acı bir örneği olarak hafızalara kazınıyor.
Erzincan Çağlayan Jandarma Karakolu, çürümeye terk edildi. 2013’te taşınan karakol binası koruma altına alınmadı. Binanın kapısına, Pülümür Kırmızıköprü YİBO gibi, kilit bile vurulmadı. Karakolun bodrum, giriş ve üst katları, âdeta ‘yol geçen hanı’na döndü. Başı boş kişilerin farklı amaçlarla kullandığı bina, tarumar edildi. Kapı ve pencereler kırıldı, PVC kapı ve pencerelerin bir kısmı buharlaştı. Binanın kalorifer dairesindeki makine ve donanım yağmalandı ya da kullanılamaz hâle getirildi.
Çağlayan Jandarma Karakolunun tarumar edilen, kaderine terk edilen binası, Çağlayan Belediyesi ve Çağlayan İlkokuluyla karşı karşıya. Bina, eklentiler ve bahçe, çöplüğe çevrildi. Bahçe, belediyenin bir tür çöplüğü konumunda! Kum, beton borular, çöp konteynerleriyle doldurulan bahçe, kamu vicdanını yaralamakta.
Karakolun herhangi bir nedenle taşınması ya da farklı binada hizmet vermesi anlaşılabilir bir durum. Peki, güzelim binanın çürümeye terk edilmesi, olağan karşılanabilir mi? Karakol binası, 2013’te boşaltılmış. O tarihten bu yana Çağlayan’da 3 belediye başkanı, Erzincan’da 6 vali değişmiş!
Sosyal demokrat, milliyetçi ya da muhafazakâr…
Ne fark eder.
Hiçbiri kılını bile kıpırdatmamış.
Belediye başkanları, tarumar edilen binanın bahçesini ardiye olarak kullanmış! Binanın korunması, belediyeye devredilmesi, sosyal ve kültürel amaçlarla kullanılması akla bile gelmemiş.
Erzincan bürokrasisi, Çağlayan Girlevik Şelalesi’nde günün yorgunluğunu atarken, önünden geçtiği binadaki yıkımı görmezlikten gelmiş! Kara yolu kıyısındaki binada kol gezen kötülüğün üzerine örtü çekilmiş.
Gözlere katarakt inmiş, perdelenmiş acı gerçek.
Siyasi partilerin duyarsızlığı da not edilmeli. Siyasi faaliyeti, cenazelerde boy göstermek ve hayır yemeklerinde kaşık sallamaktan ibaret sanan yeni nesil siyasetçilerimizden söz ediyoruz. Bürokratlara mesaiyi haram eden, gereksiz işlerle ömür tüketen siyasiler… Gözlerinin önünde çürümeye terk edilen bina için söyleyecek sözleri olmalı.
Erzincan Çağlayan Jandarma Karakolu, göçebe toplumlarda bile rastlanmayan vefasızlığın kurbanı. İmparatorluk birikimi olan bir devlet, doğal ve kültürel varlıklarını korurken, onların hangi uygarlığa ait olduğunu, kim ya da kimlerden kaldığını sorgulamaz.
Kültürel mirasın etnik, siyasi ve dinî kökeni sorgulanmaz!
Kavimler Kapısı Türkiye’ye yakışan, devraldığı sosyal ve kültürel mirası korumak ve geleceğe taşımaktır.
(Pülümür Haber, 19 Mart 2024)