(Pülümür Haber)
Ramazan ayı, iftar sofralarıyla ilgili tartışmayı da beraberinde getirdi. Ağrı Belediyesinin verdiği iftar, tartışma konusu oldu. Tartışma, yoksulluğun çekilmez hâle geldiği koşullarda ‘şatafat’ ekseninde yürütülüyor.
Tartışmanın, farklı açılardan ele alınması gerektiği söylenebilir. Bunlardan ilki, ekonomi. Zorluklar, ülkemizi, kamu kaynaklarını daha verimli kullanmaya zorluyor. Eskilerin adabımuaşeret dediği, görgü kuralları, ele alınması gereken ikinci önemli nokta.
İftar sofralarında gözlemlenen ‘şatafat’ın eleştiri konusu olması, yaşanan süreçle yakından ilgili. Türkiye, giderek yoksullaşıyor. İnsanımızın yaşam kalitesi her geçen gün düşüyor. Enflasyon, sofraya uzanan yankesici gibi, tabağımızdaki yemeği sessiz sedasız çalıyor. Birçok vatandaşımızın, temel besin maddelerine ulaşmakta zorluk çektiği görülüyor.
Refah içinde yaşayan bir toplum, başkasının sofrasıyla ilgilenmez, görüntülere tepki göstermez.
Türkiye’de yaşanan ekonomik zorlukların, ‘şatafat sofraları’na duyulan tepkiyi artırdığını kabul etmeliyiz. Vatandaşlar, yayımlanan görüntülerden rahatsızlık duyuyor. “Benim yaşadığım zorluklar senin umurunda bile değil!” diye düşünüyor. Bu nedenle, 84 milyonluk bir ülkede, sınırlı sayıda kişiye sunulan yemek ‘hizmeti’, milyonların haklı tepkisini çekiyor.
Şöyle sorulabilir:
Ülke olarak bütün vatandaşlarına iftar verebiliyor musun?
Veremezsin!
Hazıra dağ dayanmaz!
Bir ay boyunca bütün vatandaşlarını doyursan bile bunun devamını getiremezsin.
Demek ki üretimi artırmak ve refahtan adil pay vermekten başka bir çözüm yok.
SOFRA GÖRÜNTÜLERİ KAYBETTİRİR
Sofra görüntülerinden ‘yarar’ sağlamak isteyenler olabilir. Bu tür uygulamalardan geçmişte yarar sağlayanların, alışkanlıklarını sürdürme eğilimi onlar açısından anlaşılır bir durum. Ancak uygulamanın günümüz Türkiye gerçeğiyle örtüştüğünü söylemek güç.
Ekonomik zorluklar, iftar görüntülerinden beklenen ‘yarar’ın sağlanamayacağına işaret ediyor.
Özetle, ‘şatafat’ sofraları kaybettiriyor!
SORUN İFTAR GÖRÜNTÜLERİNDEN İBARET DEĞİL
Sorunun sadece iftar görüntülerinden ibaret olduğunu düşünmek yanıltıcı. Yemek görüntülerini yaymak, çağımıza özgü bir tür hastalık. Önüne konulan yemeği dünyayla ‘paylaşan’ iyiliksever yüz binlerin ülkeyiz.
Yemek görüntülerini paylaşmanın, sofra kültürüne uygunluğu da tartışılmalı. Önünüze konulan yemeğin milyonlara ‘servis’ edilmesi, ne kadar doğru? Yemeğin, sofraya oturan konuğa mı yoksa ekran başındaki meraklılara mı sunulduğunu anlamak mümkün görünmüyor.
Sofra adabına her zamankinden daha çok muhtaç olduğumuzu düşünmenin zamanı gelmedi mi?