Mezra köyü 1955 yılında çeşmeye kavuştu. Köylüler, içme suyu ihtiyacını yaklaşık bir km uzaklıktaki Pişi Deresi’ndeki kaynaktan sağlıyordu. Çamaşırlar derede yıkanır, anneler, çocuklarını dere kıyısında tenekede ısıttıkları suyla yıkardı. Dere, Ferhat Ağa’ların değirmen taşını döndürecek güçteydi. Değirmen yıkıldı, taşı yaklaşık iki yüzyıldır yerinde duruyor! Pişi Deresi, köye uzaktı. Özellikle zorlu kış koşullarında eve su taşımak kolay değildi. Birer ikişer Pişi yoluna düşen kadınlar genelde acele ederdi. Su, kayalıktan süzülerek gelirdi. Kaplar, kısa sürede dolardı. Dereye boş kovalarla güle oynaya inenler, çıkarken zorlanırdı.
Pişi Deresi’nden köye su taşıma öyküsü 1955 yılında sona erdi. Köylüler, su ihtiyacını artık çeşmeden karşılıyordu. Çeşme, köylüler için sevinç kaynağıydı. Peki, çeşmeyi kim, ne zaman ve nasıl yapmıştı?
USTASI ON DOKUZ YAŞINDAYDI
Mezra köyü çeşmesi, 64 yaşında! Çeşme, taştan yapılmış. Demir oluğu hâlâ yerinde, ama içerde kalan kısmı çürümeye yüz tutmuş. Zorlansa ikiye ayrılacak… Çeşmenin etrafı betonla sıvanmış. Ön cephesindeki beton katmanı dökülmüş, düzgün kesimli taşlar ortaya çıkmış. Sıva, arka cephede kısmen kalmış. Sıva çatlakları yosun tutmuş. Üst kısımdaki beton varlığını sürdürüyor. 1955 yılında yapılan çeşmenin ustası, Mezra köyünden Kamer Yaman. O tarihte 19 yaşında olan usta, çeşmeye Sadık Çeşmesi (Sadık ÇS) adını vermiş. Taş ustası, çeşmeye, kendi adını da kazımış. 1960’lı yıllarda Almanya’ya giden Kamer Yaman’ı 2016 yılında kaybetmiştik.
O, 64 yıllık eseriyle yaşamaya devam edecek.
YİRMİ YEDİ YAŞINDAKİ MÜTEAHHİT, KOMŞU SALÖRDEK KÖYÜNDEN
Eser müteahhit, mimar, usta ve işçilerin emek ürünüdür. Güzel eserler, kafa ve kol emeğinin uyumuyla yaratılır. Çeşmenin ustası belli, peki müteahhidi kim? Mezra Köyü Kültür Evinde sohbet fırsatı bulduğumuz Ahmet Satık, müteahhidin, Salördek köyünden Kamber Arslan olduğunu belirtiyor. Kamber Arslan, çeşme yapıldığında 27 yaşındaydı. Çeşmenin müteahhidi, günümüz müteahhitlerinden farklı bir yaşam sürmüştür. Müteahhitlikten sonra işçiliğe geri dönen Kamber Arslan, Almanya’da işçi olarak çalışmış, 1999 yılında aramızdan ayrılmıştı.
İŞÇİLERDEN HAYATTA OLAN VAR MI?
Çeşmenin suyu tahminen 2 km uzaklıktan getirilmiş. Tamamen kol gücüyle yürütülmüş çalışmalar. O çalışmalar kaç gün sürmüş, kaç işçi kazma kürek sallamış peki? Acaba işçilere kaç lira yevmiye ödenmiş? İşçiler nereliydi? Tamamı Mezralı mıydı? Salördekli işçiler çalışmış mıydı? Uzunevler (Pardi)’den, Kaymaztepe (Meçi)’den, Akdik’ten kimse yok muydu? Çeşmenin yapımı ne kadar sürdü? Demir oluktan ilk akan suyu kim yudumladı? Çeşmeye kavuşan köylüler mutluluklarını nasıl ifade etti? İşçilere o gün ziyafet çekildi mi? Çeşmeye emek veren işçilerden bugün hayatta olan var mı?
Uzayıp gidiyor sorular…
KURNASINDA KAVAK FİDANI BOY VERMİŞ
Çeşmenin kurnası yok artık. Kurnanın yerinde küçük bir kavak fidanı boy vermiş. Çeşme, doğuya bakıyor. Güneşin ilk ışınlarıyla aydınlanan çeşme, Mezra Köyü İlkokuluna yaklaşık 100 m mesafede. İlkokulda okurken iki kulplu bakır kazanlarda okula su taşırdık. O suyla okulumuzu temizlerdik. Okuldan köyün ortasına kadar tek sıra hâlinde dikilen kavak fidanları, çeşmeye yıllar boyu arkadaşlık etmiştir. O kavaklar büyüdü, kesildi. Can yoldaşlarını yitirmişti çeşme. Köyden kente göçle birlikte çeşmeye uğrayanların sayısı azaldı. Çeşme başında toplanan kadınlar, meme emer gibi oluğa yapışan çocuklar, tarladan dönerken elini yüzünü yıkayan köylüler birer birer eksildi. Köyün tek çeşmesiydi. Koca köy, tek çeşmede bütün işlerini görürdü. Hayvanlar kurnadan su içerken, çocuklar oluğu emerdi.
Oluk, sevgiyle dokunulan anne memesi gibiydi…
Çeşmenin saltanatı yaklaşık otuz yıl sürdü. Evlere su bağlandı. Köye yeni çeşmeler yapıldı. Onların bazıları yıkıldı, ama Sadık Çeşmesi ayakta! Kaymaztepe (Meçi)’den köye gelen suyun tamamı, yeni çeşmelere verildi. Sadık Çeşmesi’nin suyu kesilmişti. Susuz kalmıştı çeşme… Yıllarca köye su akıtan çeşmenin boğazı kurumuştu. Çeşmelerin sayısı artıkça su köye yetmez oldu. Köylüler azalıyor, çeşmeler artıyor, ancak su yetmiyordu!
Suyun bereketi kalmamıştı.
İKİ YAŞLI KÖYLÜNÜN GÜNLERCE SÜREN ÇABASI
Sadık Çeşmesi’nin suyu 90’lı yıllarda kesilmişti. Köyün gençleri kentlerde çalışıyordu. Ortalığın toz duman olduğu o yıllarda çeşmenin suyunu akıtacak işçi bulunamıyordu. Köyde yaşayan iki yaşlı, Hıdır Sadıkoğlu (Müdürağa) ile İsmail Sosun (Kalaycı), elde kazma kürek günlerce çalışmış, arızayı bulmaya çalışmıştı. Borulara kök girdiği düşünülüyordu, ama nerede? Biri kazıyor, diğeri temizliyordu. İsmail Sosun, yana kayan şapkasını düzeltiyor, mendiliyle terini siliyordu. Müdürağa, fötr şapkasını bir kenara koymuş, toprağı temizliyordu. Kaç gün çalıştıklarını hatırlayan kimse yok. Arıza bir türlü bulunamıyordu. En son, arızanın çeşmeye yakın bir yerde olduğu anlaşılmıştı. İki yaşlının mücadelesi sonuç vermiş, çeşme yeniden hayata dönmüştü. Bugün İsmail Sosun ve Müdürağa artık aramızda değil. Müteahhidini, ustasını ve fedakâr işçilerini yitiren Sadık Çeşmesi, o görkemli günlerine belki bir daha dönemeyecek. Ancak insanlığın, iyilik ve güzellik üretme umudu hep canlı kalacak. Ustalar eserleriyle yaşayacak.
Rüzgâr, Sarı Kız’ın, Sadık Çeşmesi’nin kurnasından gökyüzüne uzanan kavak dalındaki mendiline işlenmiş sevdasını Pülümür Vadisi’ne yayacak…
(Pülümür/Kırmızıköprü, 20 Ekim 2019)